Organ Naklinde Psikolojik Boyutlar

Organ Naklinde Psikolojik Boyutlar - Klinik Psikolog Zeren Kadıoğlu

Hastaların yaşam kalitesi açısından diyalizle organ naklinin farkları nelerdir?

Organ naklinin, kronik böbrek yetmezliğinde iyi rehabilitasyon sağladığı, hastalar için doyurucu ve üretken bir yaşam oluşturduğu, diyalize göre ruhsal açıdan daha olumlu etkileri olduğu ve hastaların yaşam kalitesini arttırdığı görülmüştür. Böbrek naklinin amacı yalnızca böbreğin işlevlerini düzeltmek değil, aynı zamanda hastanın yaşam kalitesini de iyileştirmektir. Diyaliz sürecinde çoğu hastanın gündelik yaşamının etkilendiği, işlerini bırakmak, okullarına ara vermek durumunda kalan hastalar olduğu bilinmektedir. Nakil olmadan önce hastalar diyalize bağlı bir hayat sürmek zorunda kaldıkları için, nakil sonrasında böbrek kişiyi “bağımsız kılan” bir organ olarak görülebilir. Böbrek yetmezliği nedeniyle diyalize girmesi gerektiğinde hasta yeni bir yaşam tarzına uyum sağlamak zorunda kalır. Diyaliz hastalarının yaşadığı sorunlar maddi ve mesleki kayıplardan, sosyal etkinliklerde bozulmaya, aile ve arkadaşlardan uzaklaşmaya ve sağlığın belirsizliğine kadar uzanmaktadır. Gündelik etkinliklerde meydana gelen bu değişimlere hastanın tıbbi durumunun ciddiyeti de eklendiğinde çoğu hastanın psikolojik zorlanmalar yaşadığı görülmektedir.

Bazı nakil hastaları için nakli takip eden ilk üç ay yoğun ilaç tedavisi, tedaviye uyum süreci gibi nedenler dolayısıyla zorlu geçse de özellikle birinci sene sonunda diyaliz dönemine göre hastalar fiziksel olduğu kadar psikolojik yönden de olumlu gelişim gösterirler. Organ nakli olan kişiler kendi gücünü yeniden kazanır, sosyal ve fiziksel etkinlikleri iyileşir.

Organ Nakli hastalarında psikolojik durumu göz önünde bulundurmak neden önemlidir?

Kişi bedensel ve ruhsal olarak bir bütündür. Bir insanı sadece tıbbi durumuyla değerlendirmek ve ruhsal durumunu dışarıda bırakmak sağlıklı bir değerlendirme olmamaktadır çünkü beden ruhu ruh da bedeni etkilemektedir. Organ nakli olacak ve olmuş hastalara bakıldığında çoğunun nakil öncesi kronik hastalıkla baş etmelerine bağlı psikolojik anlamda ciddi zorluklar yaşamış olduğu görülmektedir. Öncelikle hayati bir organın işlevinin kaybı ve tanının söylenme süreci çoğu hasta için oldukça stresli geçmektedir. Organ nakline karar verildiğinde nakil hakkında bilgi almak, nakil operasyonunu beklemek ve hazırlanmak, nakil olmak ve nakil sonrası nekahat dönemi de bazı hastalarda psikolojik zorlanmalara neden olabilmektedir. Nakil sonrasında ise organın yeniden işlevine başlaması, hastaneden çıkış ve hastane dışı hayatın yeniden başlaması, perhiz ve ilaç tedavisine uyum ve nakil sonrası kontrol muayeneleri hastaların çoğu için yeni bir uyum süreci gerektirmektedir. Nakil sonrası psikolojik yönden sıkıntısı olan hastaların tedaviye uyumları da iyi olmamakta ve ilaç tedavilerini aksatmaya ve sağlıklarına yeterli özeni göstermemeye başladıklarında nakledilen organın işleyişi de olumsuz etkilenmektedir. Bu nedenlerle nakil olacak ve olmuş olan hastaların ve yakınlarının psikolojik takibi önem taşımaktadır.

Aile İçi vericiden nakil olmak hastaları psikolojik açıdan nasıl etkilemektedir?

Özellikle aile içi nakillerde, aile ilişkileri ve akrabalık konuları ön planda olmaktadır. Yapılan bazı araştırmalar bir hastanın aile içinden nakil olmaya karar verdiğinde kadavradan nakilden farklı olarak bir aile yakınına zarar vermekten dolayı suçluluk ve sıkıntı hissedebileceğini belirtmişlerdir Hastanın vericisi önceden ilişkilerinin çatışmalı olduğu bir kişiyse nakil sonrası hastanın psikolojik açıdan sıkıntılar yaşayabileceği görülmüştür. Nakil öncesinde alıcı-verici arasındaki ilişki olumlu ve çatışmalı değilken naklin daha başarılı olduğu ve nakledilen organın çabuk bütünleşme gösterdiği bildirilmiştir. Aile içi vericisi olduğu halde özellikle kadavradan nakil olmak isteyenler ise sevdikleri birisine zarar gelmesinden ve nakil sonrasında vericiyle olan ilişkilerinde sorunlar var olmasından endişe duymaktadırlar.

Eşinden böbrek nakli olmuş hastalarla yaptığımız bir çalışmanın sonuçlarına göre eşlerin psikolojik durumlarının organ nakli sonrası birbirlerini etkilediği görülmüştür. Örneğin verici olan eşin depresif bir bozukluğu varsa alıcının da depresyonda olma olasılığı yüksektir. Bu nedenle vericilerin de nakil sonrası alıcılar gibi psikolojik destek almaları hem kendi ruhsal sağlıkları açısından hem de alıcılarının psikolojik durumları açısından önemlidir.

Organ Nakli Sonrasında Karakter Değişikliği mümkün müdür?

Bilimsel açıdan organ nakli olmuş hastaların kişilik yapılarının değiştiğini gösteren bir çalışma bulunmamaktadır. Bazı hastalar vericileriyle özdeşim kurarak nakil sonrasında ona benzediklerini, onun özelliklerine sahip olmaya başladıklarını düşünmektedirler. Nakledilen organın vericinin özelliklerini alıcıya iletmesi gibi bir durum bilimsel açıdan mümkün değildir. Bu şekilde bir algısı olan alıcıların vericileriyle olan ilişkilerinin dinamiği incelenmelidir. Bazen vericinin organını bağışlamasına karşı olan minnet ve suçluluk duyguları da vericiyle benzeşmesi, onun gibi olması gerektiğini hissetmesine yol açıyor olabilir. Ayrıca beden ve kimlik algısı çok sağlam olmayan bazı alıcılarda da bu gibi düşüncelerin ortaya çıktığı görülebilmektedir. Nakil sonrası kişisel özelliklerin değişmesine neden olabilecek bir diğer neden ise organ nakli öncesinde hayatlarını tehlikeye sokan ciddi bir hastalık dönemi atlatmış olan hastaların nakil sonrasında bazı kişisel özelliklerini terk etme ve hayatlarında yeni bir başlangıç yapma istekleri olabilir. Bu nedenle sevmedikleri ya da kişisel olarak zarar gördüklerini, olumsuz etkilendiklerini düşündükleri bir takım davranış biçimlerini, yaşam tarzlarını değiştirebilmektedirler. Bu şekilde “yeni organ yeni hayat” algısıyla bazı özelliklerini sil baştan değiştirme yoluna gidebilirler.

Böbrek nakli olanlara tavsiyeler

Bazı hastaların nakil sonrasında da stres yaşadıkları görülebilmektedir. İlk aylarda öfke, depresyon, suçluluk, endişe, uyku sorunları, iştahta değişiklikler, dikkat eksikliği gibi belirtilere bazı nakil olmuş hastalarda rastlanabilir.

Kendinizi daha duygusal hissetmenizin nedeni nakil sonrası kullanmaya başladığınız ilaçların yan etkisinden kaynaklanıyor olabilir. Bunun yanı sıra organ nakli sonrası yaşamınıza uyum sağlamakta yaşadığınız bir takım güçlükler de psikolojik zorlanmalar yaşamanıza sebep olabilir.

Bazı hastalar nakil sonrası psikolojik olarak iyi hissetmediklerinde, umutsuzluk, çaresizlik, isteksizlik gibi bazı belirtileri olduğunda bu durum sağlıklarına yeteri kadar dikkat etmemelerine ve ilaçlarını düzenli kullanmamalarına yol açabilir. Böyle bir sorun ortaya çıktığında mutlaka organ nakli ekibi haberdar edilmeli ve bir ruh sağlığı uzmanından yardım alınmalıdır. Aksi takdirde ilaçların düzensiz kullanılmaya başlanması böbreğin yitirilmesine neden olabilir.

Nakil sonrası duygularınızla başa çıkmak için stratejiler üretmeniz önemlidir. Örneğin: düzenli egzersiz yapmak, enfeksiyon kapmayacağınız biçimde aileniz ve arkadaşlarınızla birlikte sosyal etkinliklere katılmak, diyetinize dikkat etmek, düzenli uyku uyumak, nasıl hissettiğinizi anlamaya çalışmak, çevrenizdekilerden gerektiğinde destek istemek, sizin gibi nakil olmuş kişilerle zaman zaman deneyimlerinizi paylaşmak ya da ihtiyaç hissettiğinizde

Hasta yakınlarına tavsiyeler

Bir yakınınız organ nakli olduktan sonra yaşam kalitesi düzelmeye başlasa da özellikle takip eden ilk aylarda duygusal desteğe ihtiyaç duyuyor olabilir. Aile desteğinin ve sosyal desteğin yeterli olması hastanın kendisini ruhsal yönden daha iyi ve güvende hissetmesini sağlayacaktır.

Hastanın vericisi aile içinden bir bireyse nakil sonrası alıcı-verici ilişkisinin niteliği büyük önem taşımaktadır. Çatışmalı olan ilişkiler, verici tarafından bağışın sık sık dile getiriliyor olması, “böbreğime iyi bak” vb… sözler bazen alıcılarda suçluluk ve vericiye karşı borçlanmışlık hislerinin oluşmasına neden olabilmektedir. Bu suçluluk hisleriyle baş edemeyen bazı alıcılarda tedaviye uyumda güçlük yaşandığı görülmektedir. Bu nedenle vericilerin bağışlarında gönüllü olmaları ve artık bağışladıkları organın alıcıya ait olduğunu hem alıcının hem de vericinin içselleştirmiş olması önemlidir.

Yakınınızın organ nakli olmasındaki temel amaçlardan birisi de yaşam kalitesinin iyileşmesi ve normal bir hayat sürdürebilir olmasıdır. Bazen ailelerin aşırı korumacı tutumları, hastalarının üzerine fazlasıyla düşmeleri, enfeksiyon kapacağıyla ilgili aşırı endişeleri alıcıların da aşırı endişelenmesine neden olabilmektedir. Aşırı endişelenen hastalar yaşamını -tıbbi olarak gerekmediği biçimde- kısıtlamakta, nakil sonrası evden dışarı çıkmaya korkmakta ve buna bağlı olarak sosyal ilişkileri ciddi biçimde etkilenmektedir. Burada ailelere düşen görev; nakil olan hastalarının normal hayatlarını sürdürebilmelerine destek olmak, sağlık durumlarının elverdiği biçimde bazı etkinliklerde bulunmalarına müdahale etmemek, sosyal yaşama zamanla uyum sağlamalarında ve tedaviye uyumlarında onlara yardımcı olmaktır.

Hastalar onlara bakımveren vericilerin psikolojik durumundan çok çabuk etkilenmekte ve onlarla benzeri bir tutum sergilemektedirler. Örneğin çok endişeli ya da depresif bir vericinin ya da hasta yakınının karşısında alıcı da benzeri ruh halini göstermeye başlamaktadır. Alıcıların psikolojik durumları tedavi uyumlarını sıklıkla etkilediği için hasta yakınlarının bu konuda dikkatli olmaları gerekir.