Ergenlik Dönemi Özellikleri

Ergenlik Dönemi Özellikleri

Ergenlik döneminde gençler fiziksel, ruhsal, sosyal ve bilişsel yönler başta olmak üzere birçok değişimin içerisinden geçmektedirler. Ergenlik dönemi; çocukluk ve yetişkinlik arasında bir köprüdür. Bu süreçte genç en çok kimlik duygusu kazanmakla uğraşmaktadır. Bunun yanında genç hızlı bedensel değişimlere de ayak uydurmak zorundadır. Günümüzde ergenlik döneminin sınırları da genişlemiş ve bu süreç 9-10 yaşlardan 20’li yaşlara doğru kaymıştır. Bunun neticesinde erken ergenlik-geç ergenlik gibi kavramlar da karşımızda çıkmaktadır. Ne var ki bu sürecin bu denli genişlemesi hem ergenliğe erken girenler hem de ergenlikten bir türlü çıkamayanlar için psikolojik açıdan sıkıntılı bir durum oluşturmaktadır.

Ergenlerin sık görülen davranışları arasında eskiyi reddetme, idoller edinme, anne-baba ile rekabete girme, risk alma, özgür olma isteği ve ebeveynlerden uzaklaşırken akranlarla yakınlaşma olduğu görülmektedir. Ergenlik aslında hüznü de beraberinde getirmektedir. Çünkü, çocukluğu terk etmek aynı zamanda yeni sorumluluklar, çocuksu bedenin değişmesi ve anne-babadan ayrılma demektir. Ergenlikte kararsızlık, duygusal dalgalanmalar, hedef ve kimli arayışı, hayatı ve çevreyi sorgulama sıklıkla görülmektedir. Bu süreçte genç kendini gerçekleştirmek, erişkinlerce kabul görmek, kendi kendine yeterli olmak ve kararlarını tek başına almak ve bağımsız bir birey olarak tanınmak istemektedir.

Ergenlerde beynin ajandası diye tabir edebileceğimiz “prefrontal korteks” henüz tam gelişmemiş olduğu için önceliklerini belirlemede, planlamada ve organizasyonda sorunlar yaşarlar ve riskli davranışlarda bulunurlar. Aynı zamanda ergenlerde kazaların ve sakarlıkların sık görülme nedenlerinden biri de budur.

Ergenlikte aile içi çatışmaların olması, cinselliğe karşı artan bir ilgilerinin olması, dış görünüşleri konusunda endişeli olmaları, akranlarına uyum gösterme çabası içinde olmaları, artan bir risk alma ve heyecan arayışı içerisinde olmaları, derslere yoğunlaşmada zorluk, ebeveynlere karşı artan bir eleştirme ve yargılama davranışı göstermeleri normal olan tutumlar arasında sayılabilir. Ancak, aile içi çatışmaların çözülemeyecek duruma gelmesi, beden algısında bozukluk, yeme bozukluğu, kendini veya başkalarını tehlikeye atacak derecede risk alma davranışı içerisinde olmaları, akademik başarıda aşırı düşüş, uyum sorunları gibi durumlarda ebeveynlerin dikkatli olması ve gerektiğinde bir uzmana başvurmaları gerekebilir.

Çocukluktan çıkıp da gençliğe hazırlanan bu grubun yaşadığı fiziksel ve hormonal değişimlere, bağımsızlık ihtiyacı ve ebeveynlerinin kendisinden beklentileri de eklenince, yönünü bulmakta zaten sıkıntı yaşayan ergenin üzerine fazlaca stres yüklenmiş olur. Aileler bu dönemde ergenlere, gelişimlerine olanak verecek kadar geniş, kendileri güvenli hissedecek kadar ise sınırlı bir ortam yaratmakla sorumludurlar. Bir ailenin ergenlik dönemi hakkındaki düşünceleri ne kadar olumluysa bu dönemi sorunsuz geçirme olasılıkları da o kadar yüksektir. Bu dönemde hem ebeveynlerin hem de ergenlerin birbirlerine karşı sabırlı olmaya ve hoşgörülü davranmaya ihtiyaçları vardır.  Sabır ve sevginin üzerine kaliteli bir iletişim de eklendiğinde ergenlik çok daha rahat geçirilen bir dönem olabilir.

Bu dönemde gençlere enerjileri çok fazla gelebilir ve bu enerji ile ne yapacaklarını bilemedikleri için kendileri de kendilerinden korkabilirler. Aile, ergene hem enerjisini olumlu bir yöne yönlendirmesi hem de belirli sınırların içinde kalabilmesi için destek vermelidir. Bu desteği vermenin ve ergenin bu desteği kabul etmesinin ön koşulu ergen çocuklarla güvenilir, duyarlı ve esnek ilişkiler kurmaya özen göstermektir. Bu şekilde bir ilişki modeli kurmak için aşağıdaki öneriler yardımcı olabilir

  • Anne babalar yasaklar koymak yerine korkularını ve korkularının sebeplerini, ergenlere açıklamalıdır.
  • Anne baba, ergenin de korkusunu ifade etmesine izin vermeli ve hatta ona duyguları hakkında soru yöneltmelidir. Ergen duyguları hakkında konuşurken, ebeveyni eleştirmeden ve alay etmeden, o anda başka bir şeyle ilgilenmeyip, fiziksel,zihinsel ve duygusal bütün dikkatini ergene vererek dinlemelidir.
  • Bu dönemde sizi sinirlendirecek davranışlar olabilir. Koşulsuz sevgi vermeye özen gösterin ama bu her istediklerini yapacaksınız anlamına asla gelmesin.
  • Ebeveynler dinlemek ve anlamak için istekli olduklarını göstermelidir. Ergen bir hata yaptığında özür bekledikleri gibi kendileri de hata yaptıklarında ergenden özür dilemeli böylelikle karşılıklı güven ilişkisi oluşturmalıdır.
  • Ergen çocuğunuz verdiğiniz tavsiyeleri dinlemeyebilir ve büyük ihtimalle de dinlemeyecektir. Buna rağmen ebeveynlerin çocuklarının sıkıntılarını dinlemeye istekli olmaları gerekir.
  • Ergeni empatiye davet edecek sorular sorabilir. Örneğin, “Sen benim yerimde olsan ne hissederdin”, “Diyelim ki arkadaşın da ….. istiyor o zaman…..” ,“Acaba bir de şu taraftan baksan… nasıl görünüyor?”  gibi sorular yardımcı olabilir
  • Unutmayın her dönemin kendi koşulları ve gerçekleri vardır. “Bizim zamanımızda…”diye başlayan cümleler kurmak sizi çocuğunuzdan uzaklaştırabilir. Bunun yerine, siz bu dönemdeki koşulları anlamaya çalışabilirsiniz, ancak bu ergenin her talebini yerine getireceksiniz anlamına gelmez. Örneğin çocuğunuz size göre erken bir zamanda fiyatı oldukça yüksek akıllı bir telefon istiyor ve gerekçe olarak da bütün arkadaşlarında olduğunu söylüyor. “ Biz ne zorluklarla yetiştik” gibi bir cevap yerine, telefonun neden alınamayacağını anlatmak daha uygun olacaktır.
  • Çocuklarınızla daha yakın ilişki kurmak için onların kullandıkları dile, jargona, ilgi duydukları oyunlara, müziklere vb. aşina olun. Hatta ders çalışın. Bunları yapmak için, onlarla hem fikir olmanız gerekmez fakat aranızda bir köprü kurmaya yardımcı olur

Yapılan araştırmalar, çocukların ebeveynlerinin sözlerinin %10’unu dinlediklerini fakat yaptıkları hareketlerin %90’ını yaptıklarını göstermiştir. Bu veriden hareketle, anne babaların ergen çocuklarından bekledikleri hareketleri önce kendilerinin sergilemelerinin onlara tavsiye vermekten daha çok işe yarayan bir yol olduğunu söyleyebiliriz.